3 Günlük Ankara Turu

Merhaba arkadaşlar, uzun süredir bloga yazı giremiyordum. 2 hafta da olsa bu benim için uzun bir süre demektir. Beni sosyal medya hesaplarımdan takip edenler, konuşanlar bilir. Bayramdan 3 gün sonra ben, annem ve ağabeyim ile birlikte Ankara’ya bir akrabamızın düğünü için gittik. Ne kadar da, bayram ve bayram dışında memleket harici başka yere gitmesem de memleket bir başka oluyor.

Aslında buna tatil demek pek hoş olmaz. Tur desem daha iyi olacak gibi. Ankara turunun ilk günün de Sincan’da oturan kuzenimin evine gittik. (2013 yılında ki Nevşehir Gezimizden başlıklı yazıdan tanırsınız herhalde) Benden yaşça büyük olmasına rağmen asla kuzen demem, hep ağabey derim, eşine de abla derim. Hiç bir zaman saygı da kusur etmem. Ankara’ya ne zaman gitsek kapıları hep açık olur Allah Razı olsun. Sağ olsun yengem (ablam) çay, börek bir şeyler hazırlamıştı bizim için. Sohbet muhabbet derken kuzenim (ağabeyim) işten geldi. Onu görüp biraz daha oturduktan sonra Teyzeme gitmek için yola çıktık. (Aslında o gün kuzenim de kalırız diye tahmin ediyordum, fakat annem teyzeme söz verdiği için mecburen oraya gittik) Yabancı kapı değil zaten, sonra gelir yine kalırız. Ne de olsa akrabayız, aileyiz.

Tam mesai bitişi evden çıktığımız için yollar baya bir kalabalıktı. Bir de yol çalışması olduğu için yol tek şerit akıyordu. Şehir merkezine girmeden direk İstanbul yoluna çıktık. Çünkü Kazancı İstanbul yolu üzerindeydi.

Eve geldiğimizde teyzem ve eniştem bahçe de çalışıyorlardı. Yapılacak bir kaç iş varmış ağabeyim ve annem yardım etti çabucak bitirdiler. Toza, yeşilliğe karşı alerjim olduğu için ben pek bir iş yapamadım. Bahçe ye girer girmez hemen burnumu çekmeye, gözlerimi kaşımaya başladım. Alerji hemen etkisini göstermişti. Akşam yemeğini yeyip, çayımızı içtikten sonra yatmaya hazırlandık. Ama felaket derece de sıcak olduğu için hiç uyuyamadım, sabaha kadar sıcakta oturdum.

Sabah kahvaltıyı yaptıktan sonra biraz bahçeyi gezdim video falan çektim. Sıcaktan, uykusuzluktan halim kalmamıştı. Televizyon izlerken uyuyakalmışım ve 4 saat uyumuşum. Düğün saatine yakın uyandım ve biraz kendimi toparladıktan sonra takım elbisemi giydim. Mutfakta otururken pencerenin yanına kedi (cino) geldi ve miyavlamaya başladı. Bir anda sinikliği pençeleriyle açtı ve benim ödüm patladı, hemen camı kapattım. (Çaktırmayın ben her türlü hayvanlardan çok çok korkarım)

Düğün için yola çıktık ama bir türlü mekanı bulamadık. Çünkü düğün yeri askeriye içinde olduğu için navigasyon da askeriye bölgeler hiç bir zaman çıkmaz, bunu iyi bilin. Oradan bir esnafa sorduktan sonra düğün yerini sonunda bulmuştuk. Benim geleceğimi bildikleri halde kırmızı halı yerine mavi halı sermişlerdi. Çok ayıp ettiler. Düğün havuz başındaydı ve rezervasyonlu olduğu için pek fazla kişi yoktu. Masamıza oturduktan sonra atıştırmalık aperatif bir şeyler geldi onları yedikten sonra ana yemek geldi. Böyle tavuğun içinde pilav, yeşil fasulye vb şeyler vardı.

Tam yemeği bitirip masadan kalkıp lavaboya gideceğim zaman müzisyen, Ankara’lı Yalçın Güler’i ve ağabeyini sahneye davet ediyoruz, dedi. Adam akıllı bir ekip olmadan asla oynamam, sadece hatır gönül için 5-10 dakika oynarım. Bunda da öyle oldu. Çünkü müzisyen dediğim kişiler org, davul ve saksafon ile oyun havası çalmaya çalışıyorlardı. Her şeyi geçtim üçü birbirine ayak uyduramıyordu, hep ritim bozukluğu vardı. Benim bildiğim her Ankara düğünü sazlı sözlü olur, saksafon nedir yahu.

Neyse düğün bitti arabaya bindik ve çıkışta 2 buçuk lira park parası aldılar. Hepimiz şok olduk. Sonra işte eve geldik yorgun argın herkes yattı. Sıcaktan ben yine yatamadım. Sabaha karşı 5 gibi biraz uzandım 7 de tekrar uyandım ki elim, yüzüm sırtım hep ter olmuş. Hemen duş aldıktan sonra kahvaltıya indim. Bir de ne göreyim elektrikler gitmiş. Eniştem, ayda bir gün pazar günleri bazen elektriği keserler, bakım yaparlar, dedi. Şarjım %70 civarıydı ve powerbankımın %40’ı doluydu. Vakit geçsin diye bahçeye çıktım elim, yüzüm, kolum bacaklarım yansın diye ama fazla durmadan geri içeri geçtim. Elektrikler hala gelmemişti ve vakit geçmiyordu. Bende mecburen telefon ile oynadım. Allahtan internet paketim vardı yoksa cinnet geçirebilirdim.

Bir kaç saat sonra dayımgil geldi. Oturup yemek yedikten sonra ufaktan hazırlanmaya başladık. Karanlığa kalmayalım diye. Vedalaştıktan sonra yola çıktık. Gölbaşı’da benzin ve dondurma aldıktan sonra tekrar yola koyulduk. Gidiş trafiğinde bir yoğunluk yoktu çok sakindi ama Ankara’ya girişte sonu görünmeyen bir trafik vardı. Özellikle kamyon ve tırcılar çok fazlaydı.

Tuz gölüne yaklaşmıştık ve ağabeyime hadi gölde mola verelim dedim. Girdik uzaklara doğru yürüdük tekrar geldik. Orada da video ve fotoğraf çektim. Ayaklarım da çok yara vardı onlara iyi geldi. Tam çıkışta yanlışlıkla elimi ağzımı götürdüm ve anında yanmaya başladı. Ne kadar yıkasam da krem de sürsem o acı geçmedi. Hala acıyor.

Hatalı cümlelerim, kelimelerim illa ki olmuştur, sürç-i lisan ettiysem affola. Eyvallah

E-bültene Abone Ol Merak etmeyin. Spam yapmayacağız.

Yazar

Selam, ben Yalçın. Hayata 26 Şubat’da Hello World demiş, Aksaray Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı mezunuyum. Şu anda Getir'de Depo Sorumlusu olarak çalışmaktayım.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

close