İzledim: Mutluluk Zamanı

İzledim: Mutluluk Zamanı

Kendin için bir şeyler yapmak, mutlu olmak veya mutlu etmek ikiside aynı kapıya çıkıyor. Biz insanlar hayattan iki şey isteriz genelde. Mutluluk ve başarı. Bu iki ilkeyi gerçekleştirmek kimi zaman çok kolay gibi gözükse de bazı durumlarda imkansız olabiliyor. Öncelik olarak kişi kendinden başlayıp mutluluğu ve başarıyı kendi için istemeli ve daha sonrasında yakınında bulunan en çok sevdiği kişiler içinde isteyip onlara yol göstermeli ki mutluluk hep daim olsun.

Her başarıda veya mutlulukta illaki kusurlarımız olur. Bunu çevremizde ki insanların desteğiyle veya çok yakınımızda olan bir kişi ile çözmek, gerçekten sandığımız kadar basit bir durum. İnsanı mükemmel kılan kusurlarıymış.

Benimde kusurlarımı görmemi sağlayan kendisi bir telefon kadar uzağımda olsa bile, mutluluğunu gerçekten kalbimde hissettiğim canım arkadaşım, dostum, en best kankam Meral bana bu filmi önererek aslında kusurlarımı hatırlatmış oldu. (Mutluluğumuz bir ömür, daim olsun canım arkadaşım)

“Mutluluk Zamanı,” bir romantik komedi olarak karşımıza çıkarken, alt metninde yalnızlık ve içsel boşluklarla dolu bir hikâye sunuyor. Filmi izlerken, yalnız bir kalp olarak karakterlerin hayatlarına şahitlik etmek, kendimi onlara daha yakın hissetmeme sebep oldu.

İzledim: Mutluluk Zamanı

Filmin ana karakteri Mert, dışarıdan bakıldığında her şeye sahip gibi görünen bir adam rolünü almış olsada, onun yüzeydeki mutluluğu, aslında içsel bir boşluğu ve yalnızlığı gizliyor. Bu durum, kendimizi sürekli güçlü ve mutlu göstermek zorunda hissettiğimiz bu çağda, hepimizin içinde taşıdığı bir gerçek değil mi? Mert’in kendi gerçekliğinden kaçışı, aslında benim gibi birçok insanın yalnızlıkla başa çıkma yöntemiyle benzerlik taşıyor.

Bizler de bazen içimizdeki boşluğu doldurmak için dışarıya mükemmel bir hayat yansıtmaya çalışıyoruz. (İyi misin sorusuna iyiyim cevabı vermek gibi)

Filmin bir diğer önemli karakteri Ada (Elçin Sangu) ise, Mert’in zıttı olarak, geçmişin izlerini taşıyan ve bu izlerin gölgesinde yaşayan biri. Onun bu kırılganlığı, yalnız birinin en derin yaralarına dokunuyor. Yalnız kalmak, genellikle geçmişte yaşadığımız olumsuz deneyimlerin bir yansımasıdır ve Ada’nın geçmişinden kaçamayışı, bir anlamda yalnız bir ruhun kendisiyle olan mücadelesini simgeliyor.

Bu karakterlerin yanında, Tarık (Cengiz Bozkurt) da filmde önemli bir rol oynuyor. Tarık, Mert’in en yakın arkadaşı ve onun aksine daha sade, mütevazı bir yaşamı tercih eden biri. Tarık’ın hayatı, basitliği ve samimiyetiyle Mert’in gösterişli dünyasının tam zıttı olarak karşımıza çıkıyor. Tarık, Mert’in içsel çatışmalarını dengeleyen, onu gerçeklikle yüzleşmeye iten bir karakter olarak dikkat çekiyor. Bir anlamda, Tarık yalnız bir kalbin sesini duyurmayı başarabilen ender insanlardan biri. O, gösterişli bir mutluluk peşinde koşmaktansa, yaşamın basit ama derin mutluluklarını arayan bir ruhu temsil ediyor.

Tarık’ın filmdeki rolü, yalnız bir insanın dostluk ve samimiyet arayışını simgeliyor. Yalnızlığın üstesinden gelmenin bir yolu da, Tarık gibi insanlarla çevrili olmak, kendini olduğu gibi kabul eden, sahici bağlar kurabilmektir. Tarık’ın bu yönü, filmi izlerken yalnız hissettiğim anlarda bana umut veren, içimi ısıtan bir karakter olarak öne çıktı.

Filmde en çok dikkatimi çeken şey, mutluluğun peşinden koşmanın bazen bizi ne kadar yalnızlaştırabileceği oldu. Mert (Barış Arduç), mükemmel bir hayat yaratmaya çalışırken aslında daha da yalnızlaşıyor. Gerçek mutluluğun, içten gelen bir huzurdan çok, kabul edilmek ve sevilmekle ilgili olduğunu anlamak ise bu filmle gelen önemli bir farkındalık.

Mutluluk Zamanı,” yüzeyde basit bir romantik komedi gibi görünse de, yalnız bir insanın gözünden bakıldığında derin anlamlar taşıyan bir hikâye sunuyor. Bu film, mutluluğun dışarıdan gelen bir şey değil, içsel bir denge ve kabullenme olduğunu hatırlatıyor. Kendini yalnız hissettiğinde, aslında yalnız olmadığını ve bu duyguların insan olmanın bir parçası olduğunu fark etmek, “Mutluluk Zamanı”nın bana kattığı en değerli şeylerden biri oldu.

IMDB’den 5.9/10 puan almış olsa da benim gözümde 10/10 bir filmdi. Mutlu olun ve mutlu edin. Romantik komedi pek tarzım olmasa da, gerçekten bu filmi zevkle sıkılmadan izledim. Romantik komedi sevmiyorum diyenlerin bile fikrini değiştirecek olan bir yapım olmuş. Umarım bir gün filmin serisi gelir ve büyük bir keyifle izleriz.

E-bültene Abone Ol Merak etmeyin. Spam yapmayacağız.

Yazar

Selam, ben Yalçın. Hayata 26 Şubat’da Hello World demiş, Aksaray Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı mezunuyum. Şu anda Getir'de Depo Sorumlusu olarak çalışmaktayım.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir